
Doğaya Saygı…
Geçenlerde televizyonda görkemli hatıralar programını izledim. Canlı olarak Yalova’dan sunuluyordu. Konuşmalar sırasında Yalova Atatürk Köşkü ile ilgili benim bilmediğim bazı yeni bilgiler de öğrendim. Bu öyküyü ve köşkün bazı özelliklerini bilmeyenler için paylaşmak isterim.
Yıl 1929… Atatürk Yalova’da tekne gezintisinde. İşte bu gezinti sırasında, Millet Çiftliği (günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü) açıklarından geçerlerken sahildeki asırlık çınar, Atatürk’ün dikkatini çekti. Yatı durdurtan Atatürk, yatın teknesi ile karaya çıktı. Çınar ağacının muhteşem görüntüsüne hayran kalmıştı. Yanındakilere, bu ağacın civarına küçük bir ahşap köşk yapılması talimatını veren Atatürk, sonra tekrar Ertuğrul Yatı’na dönerek günlük programına devam etti. Bu köşk Prof. Dr. S. Hakkı Eldem tarafından 38 günde tamamlanmış. O gün için bilinen en yeni teknolojilerden de yararlanılmış. Örneğin; bu binada yönlendirmelerle güneş enerjisinden ve aydınlatmadan üst düzeyde yararlanılmış. Ayrıca bu bina Türkiye’nin bilinen ilk yerden ısıtma uygulanan binası.
Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, köşkün hemen yanındaki ulu çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvan der ki; “Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz.”. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkânsız olan bir emir verir: “Ağaç kesilmeyecek, bina kaydırılacak.”
Görev İstanbul Belediyesi’ne intikal eder. Belediye Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Başmühendis Ali Galip (Alnar) yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başlar.
8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir. Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Ulu Önder Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Atadan, Vali Vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya Bey ve Cumhuriyet Gazetesi Baş Muhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4,80 metre civarında (bir bütün ray uzunluğunda) kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930 tarihinde tamamlanır ve ulu çınar ağacı da kesilmekten kurtulur.
O günden beri köşkün adı Yürüyen Köşk olarak kalmıştır.
Gazi Mustafa Kemal, bu işlemin tamamlanıp çınar ağacının dallarını kesilmekten kurtardıktan sonra kendisine bunun nedenini soranlara cevabı şu olmuştur:
– Ağaç çınardır. Çınar ise devlet !…
Doğaya, teknolojiye ve de devlete bakış açısı, o günlerden bugünlere…
Günümüzde değişik adlandırmalarda söz konusu doğa sevgisi, doğa saygısı, çevre koruma, çevre bilinci, sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme vb. adı ne olursa olsun, her türlü uygulamada aklın vicdanı söz konusuysa yapılması gerekenler bellidir.
Giderek her türlü enerji kullanımlarımızda, üretimlerimizde Dünyamızı ve sınırlı kaynaklarımızı, suyumuzu çok daha bilinçle kullanmak zorunluğu ortada. Her geçen gün yeni teknolojiler ve ürünler sektörümüzde geliştirilmekte ve
yaygınlaştırılmaktadır.
Günümüzde enerji etkin, pandemi etkin, sürdürülebilir çok çeşitli teknikler mevcutken yatırımcı tasarımcı ve uygulamacının gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği çözümlerde bunlardan yararlanması gerekir. Bunun için bu teknik ve teknolojilerin tüm ilgililere öğretilmesi de gerekir. Tüm platformlarda bu öğretimin gerçekleştirileceği etkinliklere gereksinim var. Üniversiteler, meslek liseleri, meslek yüksek okulları, meslek odaları, sektör dernek ve kuruluşları v.b. bu tür etkinliklerin sürekliliğini sağlamalıdır.
Devlet organlarının da bu sürdürülebilir, doğa dostu teknoloji ve ürünlere teşvik ve her tür desteği vermesi gerekir.
Son söz: Sektörel ürünlerin tasarımında pandemi döneminde görüldüğü üzere kısıt ve talepler her geçen gün artmaktadır. Yeni ürün ve teknolojilerde bu sınırlamalar bazı zorluklar oluştursa da sektörümüzde yeni geliştirilen ürün, malzeme, uygulama ve tasarımlara baktığımızda bu sınırlamaların önemli bir etkisini görürüz. Her yenilik daha önceki sürdürülebilir birikimlerin üzerine kurulmak zorundadır.
Özlü söz:
“Tabiata saygı, aklın vicdanıdır…
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK”
Saygılarımla.
Prof. Dr. Ali GÜNGÖR
Editör