ESG ve Sürdürülebilirlik (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim / Environmental, Social, Governance)
1.Tarihçe ve Tanım
Sürdürülebilirlik kavramı, ilk olarak 1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan “Brundtland Raporu” başlıklı metinde kullanılmıştır. İsmini Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Başkanı olan eski Norveç Başbakanı Gro Harlem Brundtland’tan alan Brundtland Raporunda sürdürülebilirlik kavramı “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” şeklinde tanımlanmıştır. Birçok farklı alanda kullanılan bu kavramın temel özelliği bugünün gereksinimleri karşılanırken gelecek nesillerin gereksinimlerini de korumaktır.
“Negatif dışsallıklar’ olarak ifade edilen sürdürülebilir olmayan pek çok faaliyet, şirketlerin ekonomik faaliyetleri dolayısıyla ortaya çıkar. Gerçekten de, ekoloji, çevre dengesinin korunması kapsamında çevreye zararlı üretim faaliyetlerinde bulunan, doğrudan veya dolaylı olarak çevreyi kirleten, haksız vergi beyanlarıyla “vergi kaçıran”, ahlaki olarak rüşvet, kayırma gibi yolsuzluk kabul edilen işlemlere karışan, çocuk işçiliği faaliyetleriyle toplum üzerinde negatif etkileri olan, sürdürülebilir olmayan birçok şirketin bulunduğu bir sır değildir.
Bu yönüyle sürdürülebilirlik kavramı şirketlerin toplumdaki yeri ve etkilerinin belirlenmesi ve anlaşılması açısından finansal olmayan verilerin raporlanması da dahil olmak üzere şirketlerin sosyal sorumluluk sınırlarının belirlenmesi, çevresel faktörlerin analizi ve özellikle ekonomik devamlılığının sağlanması şeklinde tanımlanabilir.
2.Kurumsal Sürdürülebilirliğin Üç Boyutu
Sürdürülebilirliğin ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik olmak üzere üç temel boyutu bulunmaktadır.
Ekonomik anlamda sürdürülebilirlik; şirketlerin, toplum ve çevrenin gereksinimlerini önemseyerek başarılı bir şekilde faaliyetlerini sürdürme ve devamlılığını sağlama ve kendilerini güvence altına alan finansmana ulaşma becerisi olarak tanımlanmaktadır.
Öte yandan çevresel yönüyle sürdürülebilirlik ise; şirketlerin, üretim aşamalarında, doğal kaynakları koruması, çevreye verilen zararın en az düzeyde olması, çevreyle dost üretim teknolojilerinin geliştirilmesi, olarak tanımlanabilir. Şirket bünyesinde yenilenebilir enerji kaynaklarının varlığı, atmosfere salınan emisyonların azaltılması amacıyla oluşturduğu politikalar, şirketlerin geri dönüştürülebilir tasarlanmış ürünler kullanması gibi örneklerle somutlaştırılabilir.
Şirketlerin, gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını koruma amacıyla çevresel sorunları/kaygıları şirket stratejisine dahil etmeyi amaçlaması sürdürülebilirliğin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Şirketlerin çevresel boyuta önem vermesi sürdürülebilirliği önemsediğinin göstergesi olup bu bilgilere göre karar veren yatırımcıları ve paydaşları olumlu olarak etkilemektedir.
Sosyal anlamda sürdürülebilirlik ise; şirketlerin insan haklarına saygılı olması, tedarik zincirinde yer alan herkesin sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarında adil bir yaşam ücreti karşılığında çalışması, mal ve ürün hizmetlerinin topluluk yararının gözetilerek tedarik edilmesi şeklinde tanımlanabilir.
3.ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim Environment, Social, Governance)
(İngilizce, “environment”,”social” ve “governance” kelimelerinin kısaltması olan) ESG terimi ise ilk defa 2004 yılında Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesinden sonra yayınlanan “Who Cares Wins” (Önem Veren Kazanır) başlıklı raporda kullanılmıştır. Türkçesi, çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) şeklinde olan ESG ile amaçlanan; şirketlerin, sürdürülebilirlik açısından sorumlulukları doğrultusunda ne kadar sürdürülebilir çalıştıklarını anlamak, değerlendirmek ve derecelendirmektir.
Bir şirketin ESG performansı ile şeffaf, doğru ve karşılaştırılabilir finansal olmayan bilgileri sunması/açıklamaları şirketin; çevresel, sosyal ve yönetişim uygulamalarının incelenmesini ve söz konusu şirketin performansı ve potansiyelleri hakkında değerlendirme yapılmasını sağlamakta olduğundan şirketlerin EGS performansları şirket hakkında yol gösterici niteliktedir.
Şirketin iyi bir ESG yönetimi olması, ESG skorunun da iyi olmasına; bu durum da, şirketlerin yatırım almasını kolaylaştıracaktır.
Yukarıda da özetlendiği üzere kuruluşların çevre, toplum ve yönetim organları üzerindeki negatif algıyı sınırlamak veya pozitif algıyı artırmak için uyguladığı bir dizi uygulama olan ESG’nin hukuki altyapısı kamu kuruluşlarınca oluşturulmuş, şirketler arası imzalanan iş ilişkilerine de konu olmaya başlamıştır.
4. HUKUKİ ÇERÇEVE
4.1. Türkiye’de Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilirlik, şirketlerin ekonomik devamlılığının yanında iş hayatının toplumdaki konumu ve etkilerinin belirlenmesi açısından da büyük önem arz etmektedir.
Bu vesileyle katı hukuk kuralları olarak tabir edilen, tüm şirketlerin uymakla yükümlü olduğu asgari standartları içeren kamu hukuku düzenlemeleri mevcuttur. Kimi hukukçulara göre karma hukuk kimilerine göre ise kamu hukuku olarak tarif edilen iş hukuku bu düzenlemelere ilişkin çok isabetli bir örnek teşkil etmektedir. Bunun yanında doğal kaynakların tahribi, insan hakları ihlalleri ve benzeri konular ise yasal düzenlemeler ile birlikte regüle edilmiştir.
Bahsedilen bu düzenlemelere örnek olarak çevre vergileri, emisyon vergisi veya katı atık vergileri gibi düzenlemeler ile şirketlere, sürdürülebilirlik süreçlerine uyumda, zorlayıcı bir mali yükümlülük getirilmektedir.
Bir diğer taraftan yumuşak hukuk kuralları olarak tabir edilen “soft law” kavramı, uyulması zorunlu kılınan kurallara ikame olarak normlardan, ilkelerden, yönergelerden oluşan ve bağlayıcılığı olmayan, bilinen katı hukuk kurallarına nazaran daha zayıf olarak tanımlanan bir çeşit düzenleyici hukuk yöntemi olarak tanımlanabilmektedir. Bu kurallar cezai müeyyidelerle kurallara uyulmasını sağlamak yerine, uyulması halinde bir çeşit ödül mekanizması geliştirerek şirketleri bu kurallara uymaya teşvik edici niteliktedir.
Bu bağlamda, Türkiye’de Kurumsal Yönetim İlkeleri doğrudan sürdürülebilirlik kavramına yer vermemekle birlikte, Kamuyu Aydınlatma ve Şeffaflık bölümü altında şirketlerin faaliyetlerine ilişkin kurumsal sosyal sorumluluk ile ilgili verileri yıllık faaliyet raporlarında yer vermeleri düzenlenmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 03.01.2014 tarihinde 28871 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Kurumsal Yönetim Tebliğine göre aşağıda sayılan ortaklıklar sürdürülebilirlik ilkelerine tabi değildirler.
- Payları borsada işlem görmeyen halka açık ortaklıklar.
- Payları Ulusal Pazar, İkinci Ulusal Pazar veya Kurumsal Ürünler Pazarı dışındaki diğer pazar, piyasa veya platformlarında işlem gören ortaklıklar.
- Paylarının ilk defa halka arz edilmesi ve/veya borsada işlem görmeye başlaması için Kurula başvuran/başvurulan ortaklıklardan; payları Ulusal Pazar, İkinci Ulusal Pazar veya Kurumsal Ürünler Pazarı dışındaki diğer pazar, piyasa veya platformlarında işlem görecek olanlar.
- 7/8/1989 tarihli ve 89/14391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara göre dışarıda yerleşik sayılan ortaklıklar.
Yukarıda sayılan ortaklıklar dışındaki ortaklıklar ise Kurumsal Yönetim İlkelerine tabiidirler. Kurumsal Yönetim İlkelerinde 24 adet uyulması zorunlu ilke vardır ve bu ilkeler, “Pay Sahipleri” ve “Yönetim Kurulu” başlıklı bölümlerde yer alır.
Kurumsal yönetim ilkeleri, çeşitli kaynaklarda adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk şeklinde sıralanabilir. Bu ilkelerin uygulanması gönüllü olmakla birlikte, “uy veya açıkla” prensibiyle uygulanıp uygulanmadığının raporlanması zorunlu tutulmaktadır.
Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu düzenlemelerine göre, borsaya kote şirketler; şirketin yıllık faaliyet raporunun ekinde, Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne uyumlarını gösteren ve varsa eğer uyumsuzluklarını açıklayan bir uyum raporu yayımlamalıdır. Bu uyum raporlamalarında, “sürdürülebilirlik ilkeleri uyum çerçevesi” kapsamındaki açıklamalara yer verilir. “Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi” ise halka açık ortaklıkların çevresel, sosyal, kurumsal/yönetişim (ÇSY) çalışmalarını yürütürken açıklamaları beklenen temel ilkeleri içermektedir.
Kamu Gözetim Kurumu tarafından “Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) Uygulama Kapsamına İlişkin Kurul Kararı” çerçevesinde sürdürülebilirlik raporlamasına tabi olacak işletmelerin belirlenmesi amacıyla 29.12.2023 tarihinde Resmi Gazete’de kurul kararı yayınlanmıştır. Bu karara göre ise 01/01/2024 tarihinden itibaren aşağıda belirtilen şirketler sürdürülebilirlik raporlamasına dahil edilmiştir. Buna göre;
- Aktif toplamı 500 Milyon TL
- Yıllık net satış hâsılatı 1 Milyar TL
- Çalışan Sayısı 250 kişi
koşullarından en az ikisinin eşik değerlerinin, -art arda iki raporlama döneminde- aşan işletmelerin zorunlu uygulama kapsamına dahil olduğu ilan edilmiştir. Bu kriterlere uyan şirketlerin yanı sıra, TMSF bünyesinde yer alan bankalar hariç olmak üzere, BDDK’ya tabi bankalar herhangi bir eşik değerine tabi olmaksızın zorunlu raporlama kapsamındadırlar. Kapsamlı liste ilgili kararın ekinde sıralanmış olup, kapsam dışında kalan şirketler de gönüllülük esasına göre TSRS’ ye uygun raporlama yapabileceklerdir.
4.2.Uluslararası Alanda Sürdürülebilirlik Çalışmaları Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Öncelikle belirtmek gerekir ki, “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” kapsamında, sosyal altyapıyı tesis etmeye yönelik insani yaşam koşullarını iyileştirmeyi hedefleyen ilkeler ile sürdürülebilirliğe yer verilmiştir. Bu ilkelerden de bazıları, sağlıklı ve kaliteli yaşam, insana yakışır iş ve ekonomik büyüme, sürdürülebilir şehirler ve topluluklar, erişilebilir ve temiz enerji, sorumlu üretim ve tüketim şeklindedir.
4.2.1.Uluslararası Sözleşmelerde ESG düzenlemeleri
Diğer yandan, uluslararası tedarik , alım satım sözleşmelerinde ESG uygunluk maddeleri yer almaya başlamıştır. ESG hükümleri içeren sözleşme taslakları uluslar arası hukuk ve ticaret çevrelerinde benimsenerek uygulamadaki ağırlığını artırmaya başlamıştır. Bu çerçevede, Viyana’da gerçekleştirilen 2022 UIA seminerinde Mal Tedarik Sözleşmesinde de sürdürülebilirlik kriterleri ve ESG’ye uygun olacak maddeler tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
Bu kapsamda örnek vermek gerekirse ilgili sözleşme maddelerine; “[…]Satıcı, Sözleşme kapsamındaki hem ticari hem de insan hakları ve çevresel yükümlülükleri yerine getirebilecek mali, idari ve yasal kapasiteye sahip tedarikçileri seçecektir.” ibaresi eklenmiştir.
Birçok madde de insan hakları ve çevreye duyarlı sürdürülebilir bir şirket politikası izlemeye teşvik eden bu örnek sözleşme kapsamında şirketler, sadece kendi politikalarında bunu kullanmayı değil; aynı zamanda ESG performanslarına önem veren şirketlerle ticaret yapmayı seçmektedirler.
Sözleşmenin bir başka maddesinde belirtilen: “[…]İnsan Hakları ve Çevre Politikasında belirtilen ve zaman zaman değiştirilebilecek olan insan hakları ve çevre durum tespiti standartlarına, politikasına ve korumasına uymayı taahhüt eder.” ifadesi, bu durumun somut örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
4.2.2. AB Kurumsal Sürdürülebilirlik ve Özen Yükümlülüğü Direktifi
31 Temmuz 2023 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (European Sustainability Reporting Standards-ESRS) kabul edilmiştir. Söz konusu standartlar, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve insan hakları da dahil olmak üzere tüm çevresel, sosyal ve yönetişim konularını kapsamaktadır.
ÖZGEÇMİŞ
Av. Bülent KAPTAN
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur, 1991 yılından bu yana İzmir Barosu üyesi olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Bunun yanısıra, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde Patent ve Marka vekili olarak kayıtlıdır. Fikri ve Sınai Mülkiyet alanında, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) ve Avrupa Patent Ofisi (EPO) eğitim çalışmalarında yer almıştır.
İç hukukta ve uluslararası alanda ağırlıklı olarak ticaret hukuku, uluslararası ticari sözleşmeler, şirket birleşme ve devralmaları alanlarında faaliyet göstermekte olup Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) Türkiye Milli Komitesi, Uluslararası Avukatlar Birliği UIA (International Union of Lawyers) Türkiye Milli Komitesi Yönetim Kurulu üyesi, Patent ve Marka Vekilleri Derneği (PEM ) üyesidir.
Evli ve iki çocuk babasıdır, İngilizce (İleri – advanced ), Çince (A2), Almanca (A1) bilmektedir.