EGE ORMAN VAKFI GENEL MÜDÜRÜ PERİHAN ÖZTÜRK: “GELECEK KUŞAKLARA SAĞLIKLI, YAŞANABİLİR BİR DÜNYA BIRAKMAK İÇİN; TOPRAĞIMIZA, SUYUMUZA, ORMANIMIZA DOĞAL VARLIKLARIMIZA SAHİP ÇIKMAK VE KORUMAK ZORUNDAYIZ. BU OLUMSUZ TABLOYU DURDURMAK İÇİN, BİREYLER VE KURUMLAR ÜSTLERİNE DÜŞEN SORUMLULUKLARI YERİNE GETİRMELİDİR.”
Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
1995 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı bölümünden mezun oldum. Çok kısa bir mimarlık bürosu deneyimi sonrası aynı yıl kurulan Ege Orman Vakfı’nda çalışmaya başladım. 27 yıllık Vakıf yolculuğumda pek çok ulusal ve uluslararası projede görev aldım. Son üç yıldır da Genel Müdür olarak görevime devam etmekteyim.
Doğaseverler ile ormanı buluşturmak, 12 milyondan fazla fidanın dikilmesine emek vermek, her yıl binlerce çocuğa ormanı anlatmak ve bu süreçte çevre bilincinin gelişimine katkı vermek en büyük motivasyonum. İlk günkü heyecanla yaptığımız her proje ve her etkinlik ile tüm çalışma arkadaşlarım ve gönüllülerimizle büyüyen bir ailenin parçası olmaktan çok mutluyum.
Ege Orman Vakfı’nın faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
27 yıldır, Ege Bölgesi ile birlikte Edirne’den Mardin’e kadar Türkiye’nin pek çok ilinde doğasever kişi ve kuruluşlar adına hatıra ormanları oluşturduk ve oluşturmaya devam ediyoruz.
Ulusal ve uluslararası projelerle doğanın sağlığı için çalışıyoruz.
Vakfımız, ağaçlandırma çalışmalarını, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı ile imzaladığı protokoller çerçevesinde gerçekleştiriyor. 1995 yılından bu yana 84.000 dekar alanda 12.600.000 fidanın ağaç olup ormana karışmasını sağladık. Kurulduğumuz yıl kurşun kalem büyüklüğünde diktiğimiz fidanlar bugün ağaç olup ormanlara karıştı.
Ege Orman Vakfı kurulurken Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Cem BAKİOĞLU’nun söylediği “Ormanları korumak ve ülkemize yeni ormanlar kazandırmak yalnız devletin değil bu topraklarda yaşayan tüm bireylerin milli ve insani görevidir.” sözü bugün içinde geçerli. Geldiğimiz noktada Ege Orman Vakfı olarak ormanların korunması, ağaçlandırma ve çevre eğitimi konularında devlet-millet iş birliğini gerçekleştiren örnek bir gönüllü kuruluş olmanın gururunu yaşıyoruz.
İklim değişikliğine çözüm sunan ormanlaştırma projelerinde kırsal kalkınmaya da önem vererek, orman köylüsü ile birlikte karbon yutak alanları oluşturmanın yanında, dünyamızı tehdit eden çevre sorunlarının çözümüne sürdürülebilir bir yaklaşımla katkıda bulunuyoruz.
İzmirliler kurulduğumuz günden bu yana Vakfımıza desteğini hiç esirgemedi. İlgileri ve güvenleri ile yaptığımız çalışmalarda bizi yalnız bırakmadılar. Çalışmalarımıza şu an tüm Türkiye’de devam ediyoruz. TC Tarım ve Orman Bakanlığı ile yaptığımız protokollerle İzmir dışında Adana, Ankara, Aydın, Kırıkkale, İzmit, İstanbul, Hatay, Manisa, Elazığ, Edirne, Mardin gibi bir çok ilde ve bağışçılarımızın talep ettikleri illerde hatıra ormanları oluşturmaya devam ediyoruz.
Vakfımız fidan dikmenin yanı sıra ağaç ve ormanın önemi konusunda bilinçlendirme faaliyetlerini de sürdürmektedir. Ege Orman Vakfı gönüllü öğretmenleriyle her yıl binlerce öğrenciye online ve yüz yüze eğitimler veriyor, kırsal kesimde de köy toplantıları yaparak özellikle orman yangınları konusunda dikkatlerini çekiyor. Okullarda 27 yıldır yoğun bir şekilde sürdürdüğümüz eğitimlerde bizi tanıyan öğrencilerin çoğu büyüdü ve iş dünyasında bugünün yöneticileri oldu. Bugün Ege Orman Vakfı’nı tanıyarak büyüyen o yöneticiler çalıştıkları şirketleri de harekete geçirerek yeni orman alanları oluşturmaya devam ediyorlar.
Her bir projemiz ayrı bir röportaj konusu olacağı ve tamamını burada yazmanız mümkün olmayacağı için başlıklar halinde devam eden projelermiz hakkında kısaca bilgi vermek isterim.
•İzmir-Çeşme Otoyol Ağaçlandırması
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü ile 16.12.2013 tarihinde imzaladığımız protokolle
İzmir – Çeşme otoyolunda 41 parselde toplam 175 bin fidan dikimini gerçekleştirdik.
•Sakız Ağaçlandırması
Türkiye’nin yerel ve ekonomik değerlerinden biri olan ve yok olma tehdidi ile karşı karşıya olan Sakız Ağacı’nın yeniden Islahı ile türün korunması ve arttırılmasına yönelik olarak Çeşme ve Foça’da sakız ağaçlandırma çalışması gerçekleştiriyoruz.
•Zeytin Ağaçlandırması Projesi
Vakfımız, tek projede Türkiye’nin en büyük Zeytin plantasyonlarından birini 2002 yılında
İzmir-Menderes-Oğlananası Beldesi hudutları içinde 900 dekarlık alanda 30 bin adet Gemlik ve Ayvalık çeşidi zeytin fidanı dikerek gerçekleştirmiştir.
2007 yılından bu yana yapılan hasatlar ile elde edilen gelir Vakfın sürdürülebilirliğine katkı sağlamak yeni karbon yutak alanları ormanları oluşturmak için kullanılıyor. Aldığınız her ürün doğada yeni bir fidan olarak can buluyor.
•Kırsal Kalkınma Projeleri
Ege Orman Vakfı, yöre orman köylüsünü kalkındırma amacıyla Fıstık Çamı ve Badem yetiştirmeyi amaçlayan ağaçlandırma projelerini destekliyor.
Orman köylüsünü fidan dikimi ve bakımında çalıştırarak onlara istihdam sağlıyor.
İzmir Kalkınma Ajansı ile gerçekleştirdiğimiz pek çok proje mevcut. Bunlardan biri de 2013 yılında İZKA’ya sunulan ve onaylanan “Güneşten Ormanlar” projemizdir.
Proje kapsamında Menderes-Oğlananası’nda kiralanan arazide güneş enerjisinden 500 kilowatt gücünde elektrik enerjisi üretmeye başladık.
Elektrik enerjisi satışından elde edilen gelir ile yeni orman alanları oluşturup güneşin ormanlarını kuruyoruz.
Yürüttüğümüz AB Projelerimizden biri olan Sıfır Karbon Noktası Eğitim Merkezi’ni Karşıyaka’da faaliyete geçirdik. Merkezde, iklim değişikliği ile mücadele, yenilenebilir enerji kaynakları, sıfır karbon ekonomisi, atık yönetimi ve yeşil ekonomi konularında AB üye ülkelerinde uygulanan eğitim programları ve eğitim materyallerinin Türk eğitim sistemine adaptasyonu sağlanıyor.
En son proje ortağı olduğumuz AB destekli Sürdürülebilir Diyalog Projemiz ile gençlere yönelik dijital bir bilgi sağlama platformu olan, doğru bilgiye hızlı ulaşımı sağlayan Yeşil Akademi‘yi kurduk.
Bunlar sadece başlık olarak sizlere aktardığımız projelerimiz.
Son yıllarda gündemi meşgul eden “İklim Değişikliği” nedir ve bu değişikliğin etkileri nelerdir?
İklim değişikliği ; Dünden bugüne havanın değişmesi değil, uzun dönem de ortalama iklim koşullarının değişimi demektir. Dünya’daki iklimin genel durumundaki değişikliği ifade eder. Sanayi devrimiyle birlikte, gelişen teknolojiye bağlı özellikle kömür gibi fosil yakıtların aşırı kullanımı, orman alanlarının bozulumu, fazla elektrik tüketimi, yükselen binalar, endüstrileşme gibi atmosferin doğal bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda atmosferdeki sera gazı miktarı artarak iklim değişikliğine neden olmaktadır. Atmosfere salınan sera gazlarının sınır değeri kısa sürede artınca bu süre oldukça hızlandı.
Bugünümüzü ve geleceğimizi şekillendiren iklim krizi kapımıza geldi, dayandı. Bu kriz; yerkürede tüm canlıları, insanları, içtiğimiz ve kullandığımız suyu, soluduğumuz havayı, yediğimiz gıdayı olumsuz etkileyecek. Süreci en azından yavaşlatabilmek ve olumsuz etkileri en aza indirebilmek için birlikte düşünüp, birlikte hareket etmek artık zorunluluk haline geldi.
İklim Bilimciler, iklim krizinin ekosistemlerdeki insan ve diğer canlı yaşamını ilgilendiren her konuda çok ciddi etkileri olacağını açıklıyor. Genellikle iklim krizinin etkilerinden konuşulurken hep gelecek nesillerin etkileneceği ve gelecek nesiller için önlem almamız gerektiği söyleniyor.
Bizim şu anda yaşadığımız ve “doğal” sandığımız afetlerin büyük bir bölümü aslında iklim krizine bağlı. Kurak alanlarda suya erişimin azalması, kuraklığa bağlı tarımda verim düşüşü, gıda güvenliği, salgın hastalıklar, deniz seviyesinin yükselmesi ve ekosistemlerin sular altında kalması, ani yağış ve seller, biyoçeşitliliğin yok olması gibi etkiler iklim krizinin sonuçları ve bunlar gelecekte karşılaşacağımız değil; şimdiden yaşamaya başladığımız sorunlar.
Buna bağlı olarak iklim krizinin başka bir boyutu da yaşam alanları bozulan canlılar için iklim göçlerinin ciddi oranda artarak, büyük bir ulusal güvenlik problemi haline gelmesi olacaktır.
Bilim insanlarına göre eğer küresel ısınma 1,5°C’yi geçerse, bugün başlamış olan etkiler durdurulamayacak. Herhangi bir önlem alınmadan emisyonların bugünkü artış eğiliminin devam etmesi halinde sıcaklık artışının önümüzdeki yıllarda tehlikeli sınır olan 2°C’yi geçmesi öngörülüyor.
Ege Orman Vakfı olarak yıllardır özellikle yaptığımız ağaçlandırma çalışmalarıyla iklim krizine çözüm üretmeye devam ediyoruz.
Hükümetler bu konuda neler yapıyor?
İklim değişikliğiyle mücadele etmek ve ekonomilerini karbondan arındırmak üzere düzenlemelere gereksinim duyan Avrupa hükümetleri, bunun için küresel ölçekte yeni araçlar geliştirmeye çalışıyor. En temel çözümlerin arasında da iklim yasaları bulunuyor. AB’de yer alan ülkelerin yarısı, iklim değişikliği konusundaki yasalarını kabul etmiş durumda ya da kanun tasarıları hazırlık aşamasında.
Birleşmiş Milletler gibi çatı kuruluşlar ekoloji ile ekonominin dengesini kurmak üzere; Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması, Europen Green-Deal gibi Uluslararası sözleşmelerle insanlığa ve gezegene söz verilmesini sağlayarak bağlayıcı etki oluşturmayı hedefledi. Bu sözleşmeler İklim sorunlarının tümüne yönelik sürdürülebilir çözümlerin hızlandırılmasında TÜM DÜNYA İÇİN ACİL ÇAĞRI niteliği taşımakta.
Sözleşmelerdeki hedef 2050 ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfıra indirilmesi. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında AB tarafından atılan adımlar, esasen sürdürülebilir üretim, tüketim, yatırımlar, finans ve sürdürülebilir bir yaşam ekseninde toplanan yeni bir ekonomik büyüme modelini yaratmayı hedeflemektedir. Ayrıca “Paris İklim Anlaşması” ile “Ormanlar ve Arazi Kullanımı Üzerine Glasgow Liderler Deklarasyonu” ormanların korunması ve ormansızlaşmanın önlenmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Paris İklim Anlaşmasına imza koyan Türkiye, 2030 itibariyle baz senaryoda öngörülmüş olan 1 milyar 175 milyon ton/CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonunu %21 oranında azaltılarak 929 milyon tona indirmeyi taahhüt etmiştir.
Küresel iklim krizi nedeniyle gelecekte Dünya’yı ve Türkiye’yi neler bekliyor?
İklim krizinin gözlemlenen başlıca etkileri arasında; aşırı hava ve iklim olayları, deniz seviyelerinde yükselme, Kuzey Kutbu, Grönland ve Antarktika’daki buzullarda kayda değer oranda küçülme, okyanus ve deniz suyu sıcaklıklarında artış ve asitleşme yer alıyor.
IPCC’nin ( Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) Değerlendirme Raporu’na göre iklim değişikliği nedeniyle karalarda, tatlı sularda ve denizlerde yaşayan pek çok canlı türünün yaşam alanları kalıcı olarak etkilendi. Dünyanın pek çok bölgesinde yağış rejiminde değişiklikler ve kar-buz örtülerinin erimesi nedeniyle hidrolojik sistemlerde değişiklikler oldu, su kaynakları nicelik ve nitelik açısından bozuldu. Ayrıca dünya çapında meteorolojik, hidrolojik ve iklimsel felaketlerin (ani yağışlar, seller, şiddetli kasırgalar, kuraklık dönemleri, sıcak dalgaları vb.) sayısı önemli bir oranda arttı.
İklim bilimcilerin gelecek senaryolarındaki öngörüleri hiç de iç açıcı değil. Eğer hızlıca fosil yakıt kullanımımıza son vermezsek, kalkınmamızı fosil yakıt ile sağlamaya devam edersek bu yüzyılın sonunda 3-5°C’lik artışlar ön görülmektedir. Küresel ısınmada 2°C derecelik bir artışın meydana gelmesi sonucunda, gezegenin 5’de biri ile 12’de biri arası bir büyüklükte yeşil alanın çölleşmesi, mercanların % 99’unun yok olması, 450 milyon insanın yüksek sıcakların etkisi altında kalması, yüz milyonlarcasının iklim değişikliğine bağlı olarak yoksulluk sınırının altına düşmesi öngörülüyor.
Türkiye karmaşık iklim yapısı dolayısıyla, iklim krizinden en fazla etkilenecek ülkelerden biridir. Doğal olarak üç tarafının denizlerle çevrili olması, parçalanmış bir topografyaya sahip bulunması etkiyi arttıracaktır.
Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 20C’ lik sıcaklık artışı ile, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış , kuraklık, ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı ile yeni koşullara uyum sağlayamayan çok sayıdaki bitki, böcek ve kuş türü ortadan kalkacaktır. En önemli etki kuraklık olarak hissedilecektir. Bu da gıda kıtlığını arttıracaktır.
İklim değişikliğini önlemek veya geriletmek adına bireysel ya da toplumsal olarak neler yapmalıyız?
İklimin değiştiği gerçeğini bilimsel araştırmaları esnasında keşfeden ve tüm dünyaya bu gerçeği açıklayan NASA’nın Godard Enstitüsü’nün Başkanı James Hansen; bize acilen harekete geçmemiz gerektiğini söyleyerek iki çözüm önerisi sunuyor:
Kömür, petrol gibi fosil yakıt kaynaklarını acilen terk etmek.
Sürdürülebilir tarım ve orman faaliyetlerini acilen arttırmak.
Bireysel olarak Karbon ayak izinizi azaltarak başlayabilirsiniz. Evlerde kullanılan enerjinin %70’i evlerin ısıtılmasında, %14’ü ise su ısıtma amacıyla kullanılmaktadır. Aşağıdaki önlemleri alarak, salımları düşürebilir ve aynı zamanda tasarruf da edebilirsiniz.
Sıcaklığı azaltın. Merkezi ısıtmayı 1°C azaltın; enerji faturanızda üçte bire varan tasarruflar sağlamak için evde olmadığınız zamanlarda ve geceleri termostatı daha da düşürün.
Yalıtın. Duvarlardan, çatıdan ve zeminden ısı kaybı çoğunlukla toplam ısı kaybının %70’ini oluşturur.
Ev aletlerini kullanmadan önce düşünün.
Işıkları kapatın.
Elektrikli cihazları bekleme konumunda bırakmayın.
Musluğu kapatın.
Geri dönüşüm için atıklarınızı ayırın. Bir alüminyum tenekeyi geri dönüştürmek, yeni bir alüminyum teneke üretmek için gereken enerjide %90’a kadar tasarruf sağlayabilir. Organik atıklarınızı organik gübre olarak değerlendirin. Tek kullanımdan sonra atılan ürünleri veya ambalajları almamaya özen göstererek israfı önleyin ve akıllı alışveriş yapın: 1,5 litrelik bir şişeyi imal etmek, yarım litrelik üç şişeyi imal etmekten daha az enerji gerektirir ve daha az atık çıkarır.
“Yeşil” elektriğe geçin. Elektriğinizi rüzgâr, güneş enerjisi gibi sistemlerle temiz elektrik enerjisi üreten hizmet şirketlerinden temin edebilirsiniz.
Otomobilinizi çevre bilinciyle kullanın.
Otomobilleri çevre bilinciyle kullanmak, yakıt tüketimini %5 azaltabilir.
Bisiklete binin, yürüyün, akıllı alışveriş yapın.
Uçmak, dünyanın en hızlı büyüyen CO2 salımları kaynağıdır. Eğer uçakla yolculuk ediyorsanız, fidan dikimi ile karbon salımınızı denkleştirme yolunu tercih edebilirsiniz. Web sitemizde bulunan karbonsuz uçuş projemiz ile her uçuşunuz için dikmeniz gereken fidan adedini hesaplayabilirsiniz.
İklim krizinden korunmanın en önemli yolu, orman alanlarını tahrip etmeden, çoğaltmak ve korumaktır. İklim krizi ile birlikte Orman yangınları dünya ve ülkemiz gündeminde daha fazla yer almaya devam edecektir. Yangın mevsimi olarak adlandırdığımız mayıs kasım ayları öncesinde kamu spotları ile okullarda eğitimlerle, basın yayın kurumları aracılığıyla ormanlarda yapılmaması gerekenler daha yoğun olarak açıklanmalı. Aşırı sıcak, kurak, düşük hava nemi, şiddetli rüzgar oluştuğunda yangın alarmı verilerek kamuoyu uyarılmalı.
Küresel karbon salımlarının (11,2 milyar ton) bir kısmi ormansızlaşma ve arazi bozulumundan (1,3 milyar ton) kaynaklanmakta. Ormanlar bitkisinden hayvanına, gezegenin yeniden kazanmak zorunda olduğu bir zenginlik…
Gelecek kuşaklara sağlıklı, yaşanabilir bir dünya bırakmak için; toprağımıza, suyumuza, ormanımıza doğal varlıklarımıza sahip çıkmak ve korumak zorundayız. Bu olumsuz tabloyu durdurmak için, bireyler ve kurumlar üstlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.
Unutmayın; yaşayacağımız başka bir dünya yok!